29 Şubat 2016 Pazartesi

İkinci İzlanda Seferi - Buz mağarasına doğru... (PART I)


Yazın 1 hafta süren (ve tembellikten burada sadece ilk üç gününü yazdığım) İzlanda macerasından, bu ülkeye her fırsatta gelinir diyerek dönmemden kısa süre sonra üç doktor arkadaşımın, "Biz kuzey ışıkları kovalamak için İzlanda'ya gideceğiz şubat ayına bilet aldık ne tavsiye edersin" sorusuna, tarihler ne? yer var mı? karşılığını vermemle ekibe dördüncü olarak dahil oldum.

Plan İstanbul - Oslo (Norveç) yapıp sonrasında İzlanda'nın başkenti Reykjavik'e geçmekti. Bu noktada söylemeliyim ki, İzlanda'ya en hesaplı uçuşlar da İngiltere ve Norveç'ten. Yazın 1300 - 2500 TL arasında değişen fiyatlar, kış olması sebebiyle toplamda kişi başı gidiş dönüş 700 TL gibi bir fiyata geldi. Ama ortada İzlanda'ya 2.5 gün ayrılmış olması gibi "ufak" bir sorun vardı ve iyi planlama yapmazsak gündüz süresi çok kısa olan bir tarih ve coğrafyada hiçbir şey göremeden dönmek olasıydı.


Geç saat Oslo'ya varıp uyuyup sabah yaptığımız kısa şehir turundan sonra, ki bu şehre daha önce de Norveç'in batı fyordlarını keşfe çıktığım geziden sonra kısa süre gezmiştim (iyi hatırladım onu da yazayım ilk fırsatta) havaalanına doğru yola çıktık, Icelandair'in 14:05 uçağıyla İzlanda'ya uçtuk. Yol boyunca önümüzdeki ekranlardan İzlanda'da trafik kurallarını anlatan tanıtım videoları, buzul mağaraları görüntüleri, kuzey ışıkları derken süre çok çabuk geçti (tabi acaba biz görebilecek miyiz tedirginliği de had safhadaydı) İzlanda havadan bembeyaz görüntüsüyle bizi karşıladı. (saat 16:30)




 



Uçaktan inip bavullarımızı aldıktan sonra telefona sim kart almak için duty free'ye yöneldik. Vodafone'nin Red tarifesi sayesinde onlarca ülkede kendi tarifeni kullanmaya devam etmek büyük özgürlük, ama nedense nordic ülkeleri ve İzlanda, Vodafone'nin Red kapsamı ülkelerinde değil.  İzlanda'da sim kartları havaalanında duty free kasalardan ya da benzin istasyonlarından temin edebiliyorsunuz. Ben Vodafone İzlanda'nın simkartını aldım. 

Vodafone İzlanda'nın 'Basic Starter pack' denen paketleri satılıyor, 1499 ISK'ya (yaklaşık 10 euro) 300mb data + 500 dk konuşma içeriyor, isterseniz sonrasında farklı online paketler var, biz mevcut hatta ek olarak diğerleri için 2490 ISK'ya (yaklaşık 17 euro) 5 GB data paketi alıp bir telefondan hotspot - internet paylaşımı açarak hallettik. 


Havaalanından çıktıktan sonra kapıda kiralık araç firması görevlilerinden, otel shuttle, tur firması çalışanlarından oluşan bir kalabalık karşılıyor. Biz dışarı çıkmakta geç kaldığımız için Sixt İzlanda'nın görevlisini bir yarım saat beklemek zorunda kaldık, sonrasında bizi alıp 5 dk mesafede bulunan ofise götürdü, 4 kişi olduğumuz için geniş bir araç olsun, yol şartlarını da düşünerek 4x4 olsun diyerek bir model seçmiştik, bize muadili olarak Ssanyong'un 4x4 bir jipini verdiler, toplam 100 euro gibi ek ücret vererek kaskosunu tama çevirdik. Bu arada araç kiralama olarak rentalcars.com'u kullandık, aracı program olduğu için Sixt'in kendi verdiği fiyatlardan çok daha uygun fiyat çıkardı karşımıza. 3 gün için toplam 250 euro gibi bir para ödedik. Çin işi 4x4'ümüzle ilgili baştaki tedirginliğimiz km'ler geçtikçe memnuniyete dönüştü, aracımızı aldık ve nihayet yollardaydık..



İlk akşam hedefimiz doğuya 195km karanlıkta yol almak aşağıdaki haritada kırmızıyla işaretli Skogafoss'daki otelimize ulaşmaktı. Buradan ertesi sabah çıkıp öğleden sonra yeşil gördüğünüz alanda Buz mağarası turuna katılmayı, bu sürede yol üstü yerleri gezmeyi planlamıştık. 

 

Bu arada herkesin hissettiği ama niyeyse paylaşmadığı bir gerçek vardı ortada: Acıkmıştık. Ekip otele gittiğimizde yanımızda getirdiğimiz konservelerden yeriz diye düşünmüş olacak sesini çıkarmıyordu, sonrasında yolda IKEA tabelası görmemizle, "aaa İkea varmış, ikea'da bişeyler mi yesek" önerisi geldi birden, ben şuursuzca navigasyonda ikea yazarken buldum kendimi ve daha yarım saat geçmeden yoldan sapıp İkea'ya girdik, doğrudan restorant kısmına yönelip fiyatları görünce hunharca saldırdık yemeklere. Bknz şekil 1-a






Girin herhangi bir yere yiyin diyeceksiniz belki ama nordic ülkelerinden bile pahalı bir yemek tarifesi olan ülkede geçen gelişimde özelliği olmayan şeylere kişi başı 70-80 TL verip yine de doymayınca bir otokontrol geliştirdik, yazının ilerleyen kısımlarında  tedbir amaçlı yanımıza aldığımız kumanyaları paylaşacağım, ve nihayet doymuştuk, yola devam edebilirdik.



Bir kırkbeş dakika daha devam edip şehirden uzaklaşınca gözlerimiz kuzeye bakmaya başladı, hava durumuna göre bulutluydu ve aurora app'i herhangi bir hareket göstermiyordu. Ancak İzlanda'ya geçen gelişimde öğrendiğim bir şey varsa, o da yol kenarında insanlar parketmişse orada kesin birşeyler olduğuydu. Kenarda birilerinin park ettiğini görüp, sanırım bişeyler oluyor arkadaşlar dediğim sırada üstteki fotoda arka koltukta oturan İlter : 

İlter: Beyler kuzey ışıkları çıkıyor sanırım.
Ferhat:  Şehir ışıklarıdır o  İlter
(İlter Canon G12'siyle bir foto çekip öne uzattı.)
Ben: Ferhaat! Abi kenara çek.. laan, olm çıkmıışş.. hadi bir yer bul!!

Böyle bir 3-4 dk daha sürdük, park edecek yer aradık, kuzey ışıkları her an kaybolacak zannettiğimiz için çılgınca bir telaş başladı fotosunu çekebilmek için hepimizde, sağda solda tek tük arabalar durmuş, nispeten sakin bir yer bulduk ve koşuşturma başladı. Tripodu kurdum, alelacele ayarları yaptım ve şu aşağıdaki görüntü çıktı, geleli daha 1-2 saat olmuştu ve evet Kuzey Işıklarını görüyorduk, inanılmazdı. Tabi bunun daha hiçbir şey olduğunu ertesi gün öğrenecektik. 














Yaklaşık bir saat geçirdik sanırım, gopro ile, telefonla, hangi makinayı bulsak çekim yaptık, sonrasında otele doğru kalan 1.5 saatlik yolumuza devam ettik, ilerleyen km'lerde ışıkları bu yoğunlukta göremedik, kafamızdaki ilk şey otele eşyaları bırakıp otelin az ötesindeki Skogafoss şelalesini kuzey ışıklarıyla fotoğraflamaktı, otele varır varmaz görevliye  yolda kuzey ışıklarına denk geldiğimizi söyledik, en iyi nereden görürüz diye sorduk, şaşkınlıkla kuzey ışıkları mı var dedi, dışarı çıktı, "he bu sürekli var zaten" yaptı adi herif :) bilgisayardan geçen haftalarda gopro ile çektiği bir foto gösterdi, gökyüzünün tamamı yemyeşildi resmen, çok moral bozucuydu, ama olsun biz görmüştük mutluyduk, bunu kimse bozamazdı. Küfürler edip odaya geçtik Pınar'ı odada bırakıp, üç cengaver dışarı çıktık, yürüyerek mi gidelim derken dondurucu soğuğa cesaret edemeyip arabaya atladık. 


200-300 metre ötedeki şelalenin yakınına parkettik, yerler tamamen buz, düz botla ilerlemek mümkün değil, ayağımızda Türkiye'den getirdiğimiz bota geçirilen çivili paletlerle ilerleyip ekipmanları kurduk, havadaki yeşillik büyük ölçüde gitmişti ama belli mi olur fotoğraflarda belki çıkardı biraz, 5-10 çekimden sonra farklı şeyler deneyelim dedik, Ferhat eline ışık alıp şelaleye doğru yürüdü ve ortaya şu fotoğraf çıktı. Bir yanda şelalenin sesi, diğer yanda zifiri karanlık.. Kaç kat giyindiğimi hatırlamıyorum yine de üşümüştüm.. İlter çoktan arabaya dönmüş biz Ferhat'la inat ediyorduk.. Biraz daha takılıp odaya uyumaya geçtik.. İlk gün bitmişti ve evet kuzey ışıklarını görmüştük, bu mutlulukla uykuya daldım. 

2. günün sabahı, Hotel Skogafoss'da yaptığımız dolu dolu kahvaltı sonrası Ice Cave'e hazırlık süreci başladı, en kalın kıyafetlerimizi, termal içlikleri giyindik, elimizdeki bütün yiyecekleri bir yerde topladık, kolay ulaşım gerektirenleri üste aldık ama sanırım biraz abartmıştık: (abartmamışlardı) 



9:30 gibi çıkabildik otelden, 14:30'da Jokulsarlon denen buzul gölünde olmamız gerekiyordu tura katılmak için, önümüzde 2-2.5 saatlik yol vardı, bu da demek oluyor ki 2 saat kadar oyalanabilirdik..

2. gün rotası Skogafoss > Jökülsarlon

Vik

ertesi gün haritada Skogafoss'un hemen doğusunda gördüğünüz Vik'te kalacağımız için orada bulunan siyah kumsala sadece kısa süreliğine uğramaya karar verdik.  Burada yol diye düşündüğümüz teker izlerini takip ettik, 4x4 aracımız olmasaydı buralara kesinlikle girilmezdi diye düşünüyorum. Sahilde foto, timelapse derken yarım saatten fazla zaman geçirdik.. 

Black Beach molası.. 


Black Sand Beach, Vik



Black Sand Beach





Jökülsarlon Glacier Lagoon



İzlanda'da yol durumunu takip edebileceğiniz çok faydalı bir site var >> http://www.road.isbununla beraber yol durumu duyurularını takip edebileceğiniz http://safetravel.is adresini de kaydetmekte fayda var, biz yola çıktığımızda Vik sonrasında ani hava değişimlerine, yol görüş farklılıklarına hazır olun gibi bir uyarı vardı, cidden öyle oldu.. 





Jökülsarlon Glacier
Saatler nihayet 13:30'u gösterdiğinde buluşma noktamız Jökülsarlon'a geldik, söylenen saate kadar bir süre ortalıkta dolaştık, konserve barbunyalarımızı tükettik, buluşma noktasına gittik, bütün firmalar kendi müşterilerini götürürken bizimki sona kaldı, bir an gelmeyecek diye endişelendik. Yapılan evrak kontrolünden sonra küçük aracımıza doğru yöneldik.. Elimizde batonlar, üstümüzde 10 kat kıyafetle tura hazırdık..




ICE CAVE
İzlanda'da buz mağaraları Aralık - Mart ayları arasında görülebiliyor, verdikleri ekipman desteği (başlık, krampon) ve 4x4 araçlarla dahi gitmek zor olduğu için turlara dahil olmakta fayda var. Çıkış noktasına göre kişi başı 450 TL - 1000 TL arasında değişiyor fiyatlar. Google'a Ice Cave Tour Iceland diye yazdığınızda alternatif çok sayıda firma çıkıyor, birbirlerinden farkı yok, çıkış noktasına göre uygun olanı seçebilirsiniz. Başkent Reykjavik'ten çıkışlı dahi turlar mevcut. Havanın dönemsel olarak ısındığı zamanlarda turları güvenlik gerekçesiyle yapılmayacağı belirtiliyor.

Ice Cave Tur aracımız
İçerdeki halimiz


*** Tur için verilen zincirli paletler. Buzda başka türlü yürünmüyor kesinlikle. 










İçerideki atmosferi yazıyla anlatmam çok mümkün değil, tonlarca ağırlıkta ve metrelerce yüksekte buz kütlesi hemen başınızın üstüne, buzun inanılmaz kristal mavisi gözlerinizin önünde, gerçek gibi durmuyor, ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz..   tabi 1 saate yakın içeride kaldıktan sonra bir yerden sonra anksiyete başlıyor, mağaranın ufak bir girişi var, aynı yerden de çıkılıyor. Kapalı alan korkusu olanın tahammül etmesi pek olası değil. Bazı yerlerde sürünerek ilerlemek bile gerekiyor. Normal zamanlarda zemin tavana bu kadar yaklaşmıyormuş gerçi, önceki hafta şiddetli bir yağış olup zemini doldurmuş. Ve nihayet bu doğal güzelliği görmüş olmanın verdiği mutlulukla çıkıyoruz.. 









Ice Cave turu da burada biter, aracımıza geri dönüş yolculuğu başlıyor şimdi de, Jokulsarlon'dan buz mağaralarına 30-40 dk süren bir yolculuk yapmıştık, nedense geri dönüş daha kısa sürdü, alana vardığımızda hava kararmaya başlamıştı, iyice karanlık olmadan geriye doğru ne kadar yol gitsek kardı.




Dönüş yolculuğunda yarı yolda havanın kararmasıyla birlikte tipi başladı, görüş seviyesi oldukça düştü, normal araç kiralasak nolur diye soranlara videolu cevap:





böyle 1 saate yakın sürdük, Vik'e vardığımızda hava sakinlemişti, hosteli bulup yerleştik.. Telefon programına göre Kuzey ışığı seviyesi düşüktü, biz de çok yorgunduk, zaten ilk gün görmüştük, daha ne görecektik... Bu düşüncelerle yerleştik, kumanyamızdaki yemekleri ısıtıp yedik.. Pınar ve İlter uykuya daldı, ben çektiğim fotolara bakmaya başladım bilgisayarda.. sonra gece 12 gibi Ferhat sigara içmek için dışarı çıktı.. Kısa bir süre sonra içeri bir heyacanla geldi:

"Erdal Kuzey Işıkları!!!!" 


devamı.. diğer yazıda..