12 Nisan 2016 Salı

İkinci İzlanda Seferi - Part II - KUZEY IŞIKLARI

Nerede kalmıştık..

Ferhat gözünden yeşil ışıklar saçarak kuzey ışıkları dedikten sonra ben İlter'e:  "Abi kalk, kuzey.."cümlemi bitiremeden adam pantolonunu giyiyordu, Pınar'a da seslendik ama o kuzey ışıklarını o sırada rüyasında görüyor olacak hiç oralı olmadı.

Ben eşofman üzerine geçirdiğim yağmurluk motor pantolonu, alelacele giydiğim kıyafetlerle dışarıya fırladım, neredeyse geceyi gündüz eden Sony a7s mark ii'yi gökyüzüne doğru tutunca çevredeki ışıklar yüzünden çıplak gözle zar zor seçilen kuzey ışıklarını parıl parıl görmeye başladık.

Araca atlayıp Vik'te karanlık yeri nerede bulucaz şimdi diye çılgınca dolaşmaya başladık, içgüdüsel olarak tepelere doğru çıkıyorduk, nihayet yukarılarda bir kilise  ve açıklık gördük, vardığımız anda bizden önce oraya gelmiş iki aracın daha parkettiğini çekik gözlü abilerin karanlıkta kuzey ışığı fotoğrafı çekmeye çalıştığını gördük, evet kesinlikle doğru yerdeydik, farları kapatıp uygun bir yere parkettik.

Kafamızı kilisenin ardından gökyüzüne kaldırdığımızda doğrusal bir ışının göğe doğru yükseldiği gözle çok rahat seçiliyordu, arkamı döndüm tepelerin ardında da yeşillik vardı. O an ışıklar sanki her an kaybolacak gibi bir hissiyat geldiği için ister istemez bir telaş oluyor, aradığın şeyi bulamıyorsun vs.. neyse nihayet herşey tamamdı, tripodu kiliseye karşı kurdum, az da olsa aydınlanıyordu kilise, netlemek zor olmadı.. ve çekmeye başladım..

 


Kilisede benzer fotolar çektikten sonra, yakındaki tepelere çıkmaya karar verdik çünkü bu ışıklar o bölgede artmaya başlamıştı, tepeye doğru ilerliyoruz, heryer buz, botlarımda zincir yok, arabada unutmuşum dönerek zaman kaybetmek istemiyorum.. Nihayet açıklık bir alandayız, bizden başka kimse de yok.. Her yerden yayılıyor ışıklar, yavaş yavaş yer değiştiriyor.. O ana kadar farketmediğim bir şey farkediyorum: Soğuk.. eksilerin çok altında ama kaçlarda emin değilim, ellerimi makinayı-tripodu ayarlamak için eldivenin dışına çıkardığım zamanlarda dayanamıyorum.. Ne kadar süre vakit geçirdik emin değilim, 1-2 saat belki, o ana kadar tanık olduğun doğa olaylarının ötesinde bir şey bu aurora borealis.. 












Soğuk karşısında daha fazla dayanamadığımız için ekip olarak ışık yoğunluğunun azaldığı konusunda birbirimizi kandırdıktan sonra otele dönmeye karar verdik. Fotoğrafları bilgisayara attım, hiçbirine bakamadan uyuyakaldım.. Ertesi gün yolumuz uzun, göreceğimiz çok yer vardı.

Sabah dinlenmiş bir şekilde uyandım, hemen laptopu açtım, fotoğraflar.. Rüya değilmiş!.. gerçekten görmüşüz.. O mutlulukla kahvaltıya yöneldim, kaldığımız otelin Guesthouse Carina kahvaltısı çok başarılıydı, çılgınca yedik, yol için de birer sandviç hazırladık kendimize, Türkiye'den getirdiğimiz kumanyalar bitmek üzereydi çünkü.. Bu arada hosteldeki odamız 4 kişilikti, 2 tek 1 çift kişilik yatağı vardı, gecelik 150 euro verdik (kahvaltı dahil) , bir önceki İzlanda gezimde Vik'te iki kişilik odalar 300 euro civarında olduğu için arabada uyumak durumunda kalmıştık. Onu düşününce çok iyi denk geldi. 



O günkü rotamızda hedefte önce Black Beach sonra uçak enkazı , devamında Geysir ve Thingvellir milli parkı vardı. Hava kararmasını denk getirebilirsek Thingvellir'de biraz kuzey ışığı kovalar sonra Reykjavik'de kalacağımız yere gideriz diye düşündük.


Vik'ten çıktıktan sonra 10-15 dk'lık mesafede Black Sand Beach'e ulaşılıyor, arabamızı parkedip kıyıya ulaştık.. Fotoğraf çekmeye başladık, bu arada sahilde güvenlik görevlisi vardı kıyıya fazla yaklaşanları uyarıyorlardı çünkü kıyıya vuran dalgalar bir acayip, (acil durum ekranında da uyarı vardı bununla ilgili) bir anda çok derinlere kadar uzanabiliyor su, orada kaldığımız sürece 2-3 kişi bileklerine kadar suda kaldı. 





Gece soğuktu demiştim, araç üzerindeki buzlar güneşe rağmen çözülmedi.. 



Black Beach kısmını bitirince sırada uçak enkazı vardı, navigasyon kısmını tam beceremediğim için olduğu yeri kaçırıdk, daha ilerden geri dönmek zorunda kaldık, Skogafoss'un 8 km doğusunda, yoldan ufak bir giriş kısmı var, sahile doğru da 2-3 km ilerlemek gerekiyor, yoldan gözükmüyor.. Araçların açtığı lastik izlerini takip etmekte fayda var tabi.. 


Amerikan ordusuna ait kargo uçağı 24 Kasım 1974'de Solheimasandur sahiline düşmüş, içindeki tüm yolcular çarpışmadan sağ olara kurtulmuş ancak uçak enkaz haline gelmiş, o tarihten beri de turistlerin ziyaret noktasına dönüşmüş durumda. 

Solheimasandur Plane Wreck

İlter'den backstage



Uçak enkazını orada bırakıp tekrar yola çıktık, bu sefer hedefimiz yol arkadaşlarımın çok görmek istediği Gayzer'di, ben bir önceki gidişimde görmüş olmanın verdiği artistlikle tekrar görmesem de olur, çok da bir numarası yok arkadaşlar gibi görüşler bildirdim ama çoğunluğun (Pınar'ın) kararıyla rotamızı oraya çevirdik.. :)

Yolda şu aşağıda fotosunu ve videosunu gördüğünüz güzel atlara denk geldik, hava kararmadan geyzir'e gitmemiz gerekiyordu yine de biraz durup sevme imkanı buldum kendilerini. 











ve Geyzir'deyiz..  Gayzer (Geysir) ler esas olarak fay kaynaklarının altında dikey boşluklar varsa orada ısınan suyun buharlaşamayıp sıkışıp bir anda yukarı doğru patlamasıyla oluşuyor. Güneş batıyordu bu esnada, iyi yetişmiştik mekandan çıkan dumanların arkasında güneş çok güzel gözüküyordu, başta mızmızlık etsem de bu haliyle de gördüğüme sevindim, 5-6 kez patlamasını izleyip fotoğrafını çektikten sonra, araca geri döndük. 










Thingvellir yolları, -10 derece





Thingvellir'a geldiğimizde hava iyice kararmıştı, burası başkent Reykjavik'e en yakın ve en güzel kuzey ışığı izleme mekanlarından biri, geldiğimizde bizim gibi kuzey ışığı delisi insanları göreceğimizi düşünürken etrafta kimse yoktu, güneş ışığı hala uzakta biraz belli ediyordu kendini, zifiri karanlık için beklemeye başladık, bu sırada kumanyamızda son kalan ton balığı, barbunya, dolma gibi konserveleri çıkarıp yemeye başladık. Bu esnada dışarısı -10 derece. 

Bir süre sonra bir otobüs köşeyi döndü yanımıza doğru geldi, onu bir başkası takip etti, bir başkası derken 5-6 otobüs, onlarca araba kaplamıştı etrafımızı. Bütün huzurumuz kaçmıştı ve ortalıkta kuzey ışığı da yoktu.. Son bir umut ekipmanları alıp parkı iyi gören bir noktadan bazı fotoğraflar çektim.. 



Buradan Reykjavik merkeze kalacağımız yere geçtik, 2-3 saat uyku şansımız vardı, sonrasında arabayı havaalanında aldığımız yere teslim edip Oslo uçağına yetişecektik. Sağ salim hasarsız bir şekilde aracımızı verip uçağa bindik.. 

Neredeyse 2.5 günlük bir İzlanda gezisinde insanların haftalarca kalıp da göremediği kuzey ışıklarını bu kadar yoğun görebilmek, buz mağaralarını gezebilmek üstüne şelaleleri ve bir çok başka şeyi de görebilmek sadece bu ekibin yapabileceği bir şeydi sanırım, siz siz olun biraz daha uzun süre ayırın buralara bizim gibi işi şansa bırakmayın.. 

---------------------------------------------------------------------

Çok merak edilen soruya gelince, ne harcadık??.. :) 

Konaklama için 4 kişi 3 gün için : 430 euro  
Araç kiralama: 345 euro 
Benzin: 220 euro
Ice Cave turu: 660 euro 
Yeme-içme: yok :)

Toplamda : 1655 euro yani kişi başı 410 euro gibi bir para harcamışız, buna 220 euroluk uçak biletlerini de dahil edersek.

Kişi başı 630 euro'ya tarihin en ucuz İzlanda gezisini yaptık. Gururluyuz.